Pazartesi, Mart 31, 2014
yalnızlık
' -İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi…
-İnsanların arasında da yalnızlık duyulur, dedi yılan.'
Antoine de Saint-Exupery- Küçük Prens
Olduğun yerde kal.
— Küçük İskender
vedalar-1
Vedalar
canını sıkmasın.
Yine buluşabilmek
için bir hoşça kal
gereklidir.
Richard Bach
Etiketler:
git,
hoşça kal,
Richard Bach,
veda
bay kibirli ile 100 gün
bay kibirli aslında zengin, eğlenmeyi seven bir üniversite öğrencidir. Bir gün arabasındayken kafasına (üstü açık bi' bebek :) ) han ji won'un tekmelediği kola kutusu gelir. Ve han ji won'a kölelik sözleşmesi imzalatır. 100 gün boyunca hanjiwon o ne derse yapmaktadır :) ve sonra tabi ki de aşık olurlar :) giflerden anlaşılacağı üzere çok iyi geçiniyorlar :D
Pazar, Mart 30, 2014
bugün kibir kazanmıştır olric.id'in etkisinde bolca..
bugün kibir kazanmıştır olric.id'in etkisinde bolca..
Etiketler:
hainlik,
kibir,
olric,
seçim,
seçim saçması
Aptala laf anlatmak ayıya kaval çalmaya benzer.
Nietzsche “Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!” diyor.
millet-imsi
Celladına aşık olmuşsa bir millet, ister ezan ister çan dinlet, itiraz etmiyorsa sürü gibi illet, müstehaktır ona her türlü zillet... (Ömer Hayyam)
Etiketler:
cellat,
ezan,
ömer hayyam,
zillet
Mehmet Âkif'in Asım'ı
MEHMET AKİF'İN BAHSETTİĞİ ASIM KİM ?
Hepimiz Bu Dizeleri Biliriz :
"Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek.
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor.
Bir HİLAL uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber."
(M. Akif)
PEKİ KİMDİR BU ASIM ? NEDEN ASIM'IN NESLİYİZ ?
HİÇ MERAK ETTİNİZ Mİ ? ARILARIN KORUDUĞU SAHABİYİ ?
Hazreti Asım, ashab-ı kiram'dan (sahabelerden) , peygamber
efendimizin (S.A.V.) arkadaşlarındandır. Kendisi Medineli olup künyesi
Ebu Süleyman'dır.Bütün hayatı, Allah yolunda savaşlarda geçti. Doğum
tarihi belli değildir. Hicretten önce iman etti. Kız kardeşi Cemile binti Sabit,
hazret-i Ömer’in hanımıdır.Çok iyi ok atardı. Uhud savaşındada
okçuların arasında yer alıyordu ve.......
Bu gazâda müşriklerin sancaktarlarından Müsâfi bin Talhâ ile kardeşi
Hâris bin Talhâ'yı ok ile öldürdü.
herşey böyle başladı... Dikkatli okuyalım şimdi....
Bunların anneleri Sülâfe binti Sa'd, Hz. Âsım'ın kafatasından şarap
içmeyi nezrederek yemîn etti ve Onun başını kendisine getirene yüz deve vermeyi vaad etti.
Öğretmenler Heyeti
Uhud savaşında ba'zı yakınları ölen müşrikler de, Müslümanlardan bunların intikamını almak istediler. Alçakça bir plân hazırladılar. Hemen de plânı tatbike koydular. Bu maksatla bir heyet Medîne'ye giderek Resûlullahın huzuruna çıkıp ricada bulundular:- Yâ Resûlallah! Bizim kabîlelerimiz, İslâmiyeti kabûl ettiler. Yalnız Kur'ân-ı kerîm öğretmenine ihtiyâcımız var. Lütfen bize; İslâmiyeti, Kur'ân-ı kerîmi öğretecek kimseler yollar mısınız? Sevgili Peygamberimiz kendilerine, 10 kişilik bir öğretmenler heyeti yolladılar. Başlarında, Âsım bin Sâbit hazretlerinin bulunduğu bu heyette, Mersed bin Ebî Mersed, Hâlid bin Ebî Bükeyr, Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne, Abdullah bin Târık, Muattib bin Ubeyd de bulunuyordu.Bu öğretmenler kâfilesi, geceleri yürüyerek, gündüzleri gizlenerek Hüzeyl kabîlesi topraklarında, Reci' suyu başında, seher vakti konakladılar...Bu sırada yanlarında bulunan Adal ve Kare kabîlesi heyetinden biri, bir bahane ile yanlarından ayrıldı. Hemen Lıhyanoğularına gidip haber verdi.Çok geçmeden kâfilenin etrâfı sarıldı. 200'den fazla silâhlı eşkıyâ oradaydı. "Bize öğretmen lâzım!" diyenler, çekip gittiler. O güzîde Müslümanları, eşkiyâ ile karşı karşıya bıraktılar...Lıhyanoğulları mensupları, esir ticâreti ile geçinirlerdi. Bu sebeple, "Teslim olun! Canınızı kurtarın!" teklifinde bulunuyorlardı. Asıl niyetleri onları Mekke'de köle olarak satmaktı. Böylece çok para kazanacaklardı. Çünkü Mekkeli müşrikler kendilerine demişlerdi ki:- Yakaladığınız her Müslüman için, değerinden fazla para öderiz!Bunu Müslümanlar da duymuşlardı. Âsım bin Sâbit, Mersed bin Ebî Mersed ve Hâlid bin Ebî Bükeyr: - Hiç bir zaman müşriklerin ne sözlerini, ne de akidlerini kabûl ederiz, diyerek müşriklerin tekliflerini reddettiler. Âsım bin Sâbit dedi ki: - Ben hiçbir zaman müşriklere el sürmemeye ve müşriklerden hiçbirini de kendime dokundurmamaya karar vermiştim. Onların sözlerine kanarak kâfirlere teslim olmam.Sonra ellerini açarak şöyle duâ etti: - Allahım! Peygamberini durumumuzdan haberdâr et! Ölmekten korkmayızAllahü teâlâ, Hz. Âsım'ın duâsını kabûl buyurdu ve Resûlullah efendimiz onlardan haberdar oldu.Âsım bin Sâbit müşriklere haykırdı:- Biz ölmekten korkmayız! Çünkü dînimizde basiretliyiz. Ölünce şehîd olur Cennete gideriz!Müşriklerin ileri gelenlerinden Süfyân bağırdı: - Ey Âsım, kendini ve arkadaşlarını zâyi etme, teslim ol! Âsım bin Sâbit ok atmak suretiyle cevap verdi. Ok atarken:- Ben güçlüyüm hiç eksiğim yok. Yayımın kalın teli gerilmiştir. Ölüm hak, hayat boş ve geçicidir. Mukadderâtın hepsi başa gelicidir. İnsanlar er-geç Allaha rücû edicidir. Eğer ben sizinle çarpışmazsam anam üzüntüsünden aklını kaybeder, ma'nâsında şiirler söylüyordu.Senin dînini korudumHz. Âsım'ın sadağında yedi ok vardı. Attığı her ok ile bir müşriki öldürdü. Oku bitince birçok müşriği mızrağıyla delik deşik etti. Öyle bir an oldu ki mızrağı da kırıldı. Hemen kılıcını sıyırdı, kınını kırıp attı. Bu, "ölünceye kadar döğüşeceğim, teslim olmayacığım" ma'nâsına gelirdi. Sonra da şöyle duâ etti: - Allahım! Ben bugüne kadar senin dînini koruyup hıfzettim, sakladım. Senden bu günün sonunda, benim etimi, vücudumu koruyup, hıfzetmeni niyâz ediyorum. Çünkü Uhud'da öldürdüğü iki kardeş olan Hâris ve Müsâfi' bin Talhâ'nın anneleri Hz. Âsım'ın kafatasından şarap içmeye yemîn etmiş ve kafasını getirene yüz deve vermeyi vaad etmişti. Müşrikler bunu biliyorlardı. Âsım bin Sâbit'in ve diğer Eshâbın Allah Allah nidâları, dağları inletiyordu. İkiyüz kişiye karşı on mücâhid ölesiye çarpışıyor, yanlarına yaklaşanlar yaptıklarının cezâsını görüyorlardı. Âsım bin Sâbit en sonunda iki ayağından yaralanıp yere düştü. Kâfirler, Âsım bin Sâbit'ten o kadar korkmuşlardı ki yere düşünce bile yaklaşamadıkları için uzaktan ok atarak şehîd ettiler. O gün orada mevcut bulunan on sahâbîden yedisi şehîd oldu, üçü esir edildi. Lıhyanoğulları Sülâfe binti Sa'd'a satmak için Âsım bin Sâbit'in başını kesmek istediler. Fakat Allahü teâlâ, Hz. Âsım bin Sâbit'in duâsını kabûl buyurdu ve mübârek cesedine müşrikler el süremediler. Allahü teâlâ bir arı sürüsü gönderdi. Bulut gibi Âsım bin Sâbit'in üzerinde durdular. Hiç bir müşrik yanına yaklaşamadı. - Bırakın akşam olunca arılar onun üzerinden dağılır, biz de başını alırız, dediler. Akşam olunca Allahü teâlâ hiç bulut yok iken bir yağmur gönderdi. Görülmemiş bir yağmur yağdı. Sel geldi ve Âsım bin Sâbit'in cesedini alıp götürdü. Cesedin nerede olduğu bilinemedi. Ne kadar aradılarsa da bulunamadı. Bunun için müşrikler Âsım bin Sâbit'in hiçbir yerini kesmeye muvaffak olamadılar. Lıhyanoğulları O'nu taşa tuttular. Sonunda O'nu da şehîd ettiler. Hubeyb bin Adî ile Zeyd bin Desinne'yi Mekkelilere sattılar. Onlar da bu iki sahâbîyi asarak şehîd ettiler.Allah kulunu korurArıların, Âsım'ı korudukları hâdisesi zikredildiği zaman Hz. Ömer buyurdu ki: - Allahü teâlâ elbette mü'min kulunu muhâfaza eder. Âsım bin Sâbit, sağlığında müşriklerden nasıl korundu ise Allahü teâlâ da ölümünden sonra onun cesedini muhâfaza edip müşriklere dokundurmadı. Bunun için Âsım bin Sâbit anılırken, "Arıların koruduğu kimse" diye anılırdı.
ve Mehmet Akif'in bu dizeleriyle yazımı bitiriyorum :
Sen ki asımın neslinin, çiğnetme nâmusunu.
At üstünden korkunun ve gafletin kâbusunu.
Ateşler yakıp Nemrut misali, atsalar seni.
Sakın hâ! Terk etmiyesin, imanını, dinini.
(M. Akif)
Hepimiz Bu Dizeleri Biliriz :
"Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek.
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor.
Bir HİLAL uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber."
(M. Akif)
PEKİ KİMDİR BU ASIM ? NEDEN ASIM'IN NESLİYİZ ?
HİÇ MERAK ETTİNİZ Mİ ? ARILARIN KORUDUĞU SAHABİYİ ?
Hazreti Asım, ashab-ı kiram'dan (sahabelerden) , peygamber
efendimizin (S.A.V.) arkadaşlarındandır. Kendisi Medineli olup künyesi
Ebu Süleyman'dır.Bütün hayatı, Allah yolunda savaşlarda geçti. Doğum
tarihi belli değildir. Hicretten önce iman etti. Kız kardeşi Cemile binti Sabit,
hazret-i Ömer’in hanımıdır.Çok iyi ok atardı. Uhud savaşındada
okçuların arasında yer alıyordu ve.......
Bu gazâda müşriklerin sancaktarlarından Müsâfi bin Talhâ ile kardeşi
Hâris bin Talhâ'yı ok ile öldürdü.
herşey böyle başladı... Dikkatli okuyalım şimdi....
Bunların anneleri Sülâfe binti Sa'd, Hz. Âsım'ın kafatasından şarap
içmeyi nezrederek yemîn etti ve Onun başını kendisine getirene yüz deve vermeyi vaad etti.
Öğretmenler Heyeti
Uhud savaşında ba'zı yakınları ölen müşrikler de, Müslümanlardan bunların intikamını almak istediler. Alçakça bir plân hazırladılar. Hemen de plânı tatbike koydular. Bu maksatla bir heyet Medîne'ye giderek Resûlullahın huzuruna çıkıp ricada bulundular:- Yâ Resûlallah! Bizim kabîlelerimiz, İslâmiyeti kabûl ettiler. Yalnız Kur'ân-ı kerîm öğretmenine ihtiyâcımız var. Lütfen bize; İslâmiyeti, Kur'ân-ı kerîmi öğretecek kimseler yollar mısınız? Sevgili Peygamberimiz kendilerine, 10 kişilik bir öğretmenler heyeti yolladılar. Başlarında, Âsım bin Sâbit hazretlerinin bulunduğu bu heyette, Mersed bin Ebî Mersed, Hâlid bin Ebî Bükeyr, Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne, Abdullah bin Târık, Muattib bin Ubeyd de bulunuyordu.Bu öğretmenler kâfilesi, geceleri yürüyerek, gündüzleri gizlenerek Hüzeyl kabîlesi topraklarında, Reci' suyu başında, seher vakti konakladılar...Bu sırada yanlarında bulunan Adal ve Kare kabîlesi heyetinden biri, bir bahane ile yanlarından ayrıldı. Hemen Lıhyanoğularına gidip haber verdi.Çok geçmeden kâfilenin etrâfı sarıldı. 200'den fazla silâhlı eşkıyâ oradaydı. "Bize öğretmen lâzım!" diyenler, çekip gittiler. O güzîde Müslümanları, eşkiyâ ile karşı karşıya bıraktılar...Lıhyanoğulları mensupları, esir ticâreti ile geçinirlerdi. Bu sebeple, "Teslim olun! Canınızı kurtarın!" teklifinde bulunuyorlardı. Asıl niyetleri onları Mekke'de köle olarak satmaktı. Böylece çok para kazanacaklardı. Çünkü Mekkeli müşrikler kendilerine demişlerdi ki:- Yakaladığınız her Müslüman için, değerinden fazla para öderiz!Bunu Müslümanlar da duymuşlardı. Âsım bin Sâbit, Mersed bin Ebî Mersed ve Hâlid bin Ebî Bükeyr: - Hiç bir zaman müşriklerin ne sözlerini, ne de akidlerini kabûl ederiz, diyerek müşriklerin tekliflerini reddettiler. Âsım bin Sâbit dedi ki: - Ben hiçbir zaman müşriklere el sürmemeye ve müşriklerden hiçbirini de kendime dokundurmamaya karar vermiştim. Onların sözlerine kanarak kâfirlere teslim olmam.Sonra ellerini açarak şöyle duâ etti: - Allahım! Peygamberini durumumuzdan haberdâr et! Ölmekten korkmayızAllahü teâlâ, Hz. Âsım'ın duâsını kabûl buyurdu ve Resûlullah efendimiz onlardan haberdar oldu.Âsım bin Sâbit müşriklere haykırdı:- Biz ölmekten korkmayız! Çünkü dînimizde basiretliyiz. Ölünce şehîd olur Cennete gideriz!Müşriklerin ileri gelenlerinden Süfyân bağırdı: - Ey Âsım, kendini ve arkadaşlarını zâyi etme, teslim ol! Âsım bin Sâbit ok atmak suretiyle cevap verdi. Ok atarken:- Ben güçlüyüm hiç eksiğim yok. Yayımın kalın teli gerilmiştir. Ölüm hak, hayat boş ve geçicidir. Mukadderâtın hepsi başa gelicidir. İnsanlar er-geç Allaha rücû edicidir. Eğer ben sizinle çarpışmazsam anam üzüntüsünden aklını kaybeder, ma'nâsında şiirler söylüyordu.Senin dînini korudumHz. Âsım'ın sadağında yedi ok vardı. Attığı her ok ile bir müşriki öldürdü. Oku bitince birçok müşriği mızrağıyla delik deşik etti. Öyle bir an oldu ki mızrağı da kırıldı. Hemen kılıcını sıyırdı, kınını kırıp attı. Bu, "ölünceye kadar döğüşeceğim, teslim olmayacığım" ma'nâsına gelirdi. Sonra da şöyle duâ etti: - Allahım! Ben bugüne kadar senin dînini koruyup hıfzettim, sakladım. Senden bu günün sonunda, benim etimi, vücudumu koruyup, hıfzetmeni niyâz ediyorum. Çünkü Uhud'da öldürdüğü iki kardeş olan Hâris ve Müsâfi' bin Talhâ'nın anneleri Hz. Âsım'ın kafatasından şarap içmeye yemîn etmiş ve kafasını getirene yüz deve vermeyi vaad etmişti. Müşrikler bunu biliyorlardı. Âsım bin Sâbit'in ve diğer Eshâbın Allah Allah nidâları, dağları inletiyordu. İkiyüz kişiye karşı on mücâhid ölesiye çarpışıyor, yanlarına yaklaşanlar yaptıklarının cezâsını görüyorlardı. Âsım bin Sâbit en sonunda iki ayağından yaralanıp yere düştü. Kâfirler, Âsım bin Sâbit'ten o kadar korkmuşlardı ki yere düşünce bile yaklaşamadıkları için uzaktan ok atarak şehîd ettiler. O gün orada mevcut bulunan on sahâbîden yedisi şehîd oldu, üçü esir edildi. Lıhyanoğulları Sülâfe binti Sa'd'a satmak için Âsım bin Sâbit'in başını kesmek istediler. Fakat Allahü teâlâ, Hz. Âsım bin Sâbit'in duâsını kabûl buyurdu ve mübârek cesedine müşrikler el süremediler. Allahü teâlâ bir arı sürüsü gönderdi. Bulut gibi Âsım bin Sâbit'in üzerinde durdular. Hiç bir müşrik yanına yaklaşamadı. - Bırakın akşam olunca arılar onun üzerinden dağılır, biz de başını alırız, dediler. Akşam olunca Allahü teâlâ hiç bulut yok iken bir yağmur gönderdi. Görülmemiş bir yağmur yağdı. Sel geldi ve Âsım bin Sâbit'in cesedini alıp götürdü. Cesedin nerede olduğu bilinemedi. Ne kadar aradılarsa da bulunamadı. Bunun için müşrikler Âsım bin Sâbit'in hiçbir yerini kesmeye muvaffak olamadılar. Lıhyanoğulları O'nu taşa tuttular. Sonunda O'nu da şehîd ettiler. Hubeyb bin Adî ile Zeyd bin Desinne'yi Mekkelilere sattılar. Onlar da bu iki sahâbîyi asarak şehîd ettiler.Allah kulunu korurArıların, Âsım'ı korudukları hâdisesi zikredildiği zaman Hz. Ömer buyurdu ki: - Allahü teâlâ elbette mü'min kulunu muhâfaza eder. Âsım bin Sâbit, sağlığında müşriklerden nasıl korundu ise Allahü teâlâ da ölümünden sonra onun cesedini muhâfaza edip müşriklere dokundurmadı. Bunun için Âsım bin Sâbit anılırken, "Arıların koruduğu kimse" diye anılırdı.
ve Mehmet Akif'in bu dizeleriyle yazımı bitiriyorum :
Sen ki asımın neslinin, çiğnetme nâmusunu.
At üstünden korkunun ve gafletin kâbusunu.
Ateşler yakıp Nemrut misali, atsalar seni.
Sakın hâ! Terk etmiyesin, imanını, dinini.
(M. Akif)
galiba
Acı, hassasiyetini kabuklaştırıyor insanın.
Ölmek galiba bu.
Ayrılığa alışmış gibiyim.
Tevekkül, teslimiyet.
Ve heyecanların gün geçtikçe kararan pırıltısı
Alışkanlıkların insanı pestile çeviren çarkı.
Artık yanarak değil, tüterek yaşıyorum.
Nemli bir tomar gibi.
Kanatlarım her gün bir parça daha ağırlaşıyor.
Galiba ihtiyarlıyorum.
Ölmek galiba bu.
Ayrılığa alışmış gibiyim.
Tevekkül, teslimiyet.
Ve heyecanların gün geçtikçe kararan pırıltısı
Alışkanlıkların insanı pestile çeviren çarkı.
Artık yanarak değil, tüterek yaşıyorum.
Nemli bir tomar gibi.
Kanatlarım her gün bir parça daha ağırlaşıyor.
Galiba ihtiyarlıyorum.
Etiketler:
cemil meriç,
galiba,
şiir
Yer:
Gaziantep, Türkiye
Cumartesi, Mart 29, 2014
Gözleriniz...
"Gözleriniz madam!
Gözlerinize bakıyorum da;
Sanki bir yangın yeri!
Yüzünüz talan edilmiş bir imparatorluktan kalmış gibi!..
Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına,
Tüten dumana ve akan kana bakmaksızın!
Aldırmaksızın patlayan bombalara,
şiir söylüyor gibi..."
Etiketler:
eyes,
gözleriniz,
gözyaşı,
madam
Cuma, Mart 28, 2014
Çarşamba, Mart 26, 2014
Gentlemans Dignity- Romantik bir esinti geçti gitti...
Genelde dizilerde 4 bayanın arkadaşlığı, sevgililileri ile yaşadıkları, hayatları vs. anlatılır ama bu kez roller farklı. 40'ına gelmiş 4 ajussi, lise günlerinden beri olan dostlukları, ilişkileri, iletişimleri, aşkları, hataları, destekleri, kavgaları kısaca hayatlarının inanılmaz eğlenceli bir tarzda anlatıldığı 20 bölümlük bir enerji kaynağı.
Dizinin en romantik ostu ile başlayalım
A Gentlemans Dignity - You Are Everywhere | HD - YouTube
Gerçek aşkını kaybettikten sonra kadınları ceket değiştirir gibi değiştiren yakışıklı Kim Do Jin; anlayışlı, sahiplenici, sevgi dolu ancak küfür etmekte ülkenin bir numaralı olma özelliği ile övünülen Im Tae San; tek aklı başında insan, sadık, zeki avukat Choi Yoon, gördüğü her dişiye yazan çapkın Lee Jung Rok...
Başlarına gönderilen 4 cadoloz... Platonik aşka saplanmış ahlak bilgisi öğretmeni Seo Yi Soo; erkekleri parmağında oynatıp istediklerine kavuşan golfçü Hong Se Ra; ağabeyinin kendinden 10 küsür yaş büyük yakın arkadaşına aşık, mızmız Im Maeari, çapkın kocasını "boşanacağız" diyerek dize getirmeye çalışan Seul'ün yarısına sahip zengin hatun Park Min Sook...
Ve tüm bu delilerin ortasına düşen, babasını arayan yakışıklı Colin...
Ajussiler yaşlarına göre çok sevimlilerdi. Replikler çok başarılı idi. Tek bir karakterden bile rahatsız olmadım hatta. Kusurları ile seviyorum diziyi, varsa tabi... Oyuncuların performansını da çok beğendim.
İzlediğim en eğlenceli dizilerden biriydi, gülmediğim bölüm yok sanırım. Romantizmi de komedisi de tam benim sevdiğim dozdaydı, tam tadındaydı. Secret Garden ekibi övündükleri gibi tekrar başarılı olacaklar bence bu yıl...)
Dizinin en sevdiğim yanı bölüm başlarında ajussilerinin anılarından kesitlerin yayınlanmasıydı.
OSTlarda en az dizi kadar güzel... Dizi bana JUNIEL'in illa illa'sını tanıttı herşeyden önce... Ve Lee Jong Hyun'un Nae Sarang'ı... Bu yıl en çok dinlediğim şarkılardan biri oldu.
Kim Do Jin'in mimikleri çok komikti, en çok da ağzını açıp şaşırması... O yaşta bu sevimlilik...
Ama ben en çok; içlerinden birinin yanlış birşey söylediklerinde aynı anda dönüp hatalıyı öldürecek gibi bakmalarını sevdim hepsinin...
Basketbolda çok iyi olduğunu ileri süren Kim Do Jin'e güvenip elindeki içkilerden de olan ezik ajussiler...
Çadırları da uçtu ya... he...
"En son ne zaman oynadın?" "1994... " 18 yıl önce... :d
Akıllı, uslu dediğimiz avukat herkesin içinde rezil bir şekilde SNSD dansı yaptı ya... huhaha... Düşünün artık içlerindeki en oturaklı adam bu...
Tutma kendini Yoon ssi, sevdiceğinin peşinden koş gitsin...
En karşı geldiğim görüşü destekledim ya dizi sayesinde... ah ben...
Dizi boyunca en çok Maeari ile Yoon birleşmesini istedim. Kavuştuklarında sanki kendi aşkımın karşılığını almışım gibi heyecanlandım, mutlu oldum, üzüldüm... Karşılıksız aşklar gerçekten çok acımasız ve üzücü...
Yoksa Maeari'nin bazen işin suyunu çıkarıp, bebek gibi ağlaması rahatsız etme sınırına dayanmıştı.
Normalde böyle ulu-orta yapılan tekliflerden, itiraflardan hoşlanmam. Sami bulmam, rezilik olduğunu düşünürüm.
Ama Kim Do Jin'in ki çok samimiydi. Hele o ev projesi...
Asla evlenmeyi düşünmeyen ben bile evlenebilirdim o an 40 yaşındaki Kim Do Jin ssi ile, yani o kadar hoşuma gitti düşünün...)
OYUNCULARIMIZ
Jang Dong Gun as Kim Do Jin
Kim Ha Neul as Seo Yi Soo
Kim Soo Ro as Im Tae San
Kim Min Jong as Choi Yoon
Lee Jong Hyuk as Lee Jung Rok
Yoon Se Ah as Hong Se Ra
Kim Jung Nan as Kim Min Sook
Yoon Jin Yi as Im Me Ah Ri
Lee Jong Hyun as Colin
DİZİDEN SAHNELER/SPOİLER İÇERİR..
DİPNOT:
Kim do-jin'nin Seo Yi Soo'yu süründürdüğü bölümlere de bayıldım
Bu sahneyi çok ama çok kıskandım
birinin size böyle bakması.. ahh nerde..?
Kısacası ben izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Bence sizde beğeneceksiniz... ^^
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)