Yine mi Jhon Green demeyin, çünkü bu defa başlıktan başka bir yerde yok Jhon Green. Sevgili yazarım.. Ahh ahh..Hep aynı tonda yazmasını umarak hayal kırıklığına uğradığımı söylemesem de olur ama sadece ben değilim bu durumda olan.Neyse ne.. Konuyla tamamen alakasız cümleler bunlar. Konumuza dönelim; Acının olayı'na..
Çiftler yanyana hep çok şekerler değil mi?Bana hep iyi gün dostları gibi görünürler. Ya da alışverişteki iki kişi gibi; al ve ver. Çok bencilce sözler bunlar ama n'apalım gerçekler de acı. Sevilmeden sevmiyor kimse, almadan vermediği gibi... Böyle yanyana şirince kalmak için aradaki alışverişin devamlı ve de çift yönlü olması gerekiyor. Neyse, bu işin bencesi...
Zaten ahh bu "ben"ler ne de benciller...
Sevgilinizle çıkmaya başladıpınız ilk zamanı düşünün. Ayağınız taşa takılsa düşücek gibi olsa " canım bir şey oldu bir yerine, iyi misin?" sorularının ardı arkası kesilmez. "Senin saçının teline zarar gelse " filan ya da " "senin eline kıymık batsa benim burada.." öyle devam eden cümlelere iç geçirip " vaaay be, bu çocuk beni ne çok seviyor, annem dahi kimse beni umursamadı bu kadar, diyesi geliyor insanın ve de diyor.
En sevdiğim aktörlerden Hyun Bin'i böyle görmek içimi acıtıyor, neyse ki dramadan bir kesit :) Sevgiye ne oluyor da sonradan sonraya:
-Yandım ya!?
-Nasıl?
-Ocakta yandım işte, acıyor..
-Diş macunu var mı, onu sür, diyecek kıvama geliyor.. Mullayo, i don't know!!! Şiddet belirtisi gösterdiğimi kabul ediyorum ve bu işe noktalama işaretlerini de dahil ettim.Biane, sorry.
Hal böyleyken insan bu bakışmaları özlüyor.
Acının olayı işte, hissedilmeyi talep ediyor, sen tarafından.
İrokke, böyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bekliyorum seni yalnız bir ev gibi, ta ki sen
beni tekrar görüp,içimde yaşayana kadar.
O zamana kadar pencerelerim ağrıyacak..
Pablo Neruda